29 Ocak 2011 Cumartesi

aşkından doğurdu.

Beni çok sevdiği için çocuk doğurmuştu. Hem de şişman,düz uzun saçlı bir erkek bebek. Çok duygulanmıştım. Herkes bir erkeğin doğum yapmasına değil böylesine seviyor olmasına takılmıştı. Tam daha da duygusala bağlayacaktım ki uyandım.

27 Ocak 2011 Perşembe

bari bi deneseydiniz.

Ayran+çikolatalı gofreti birlikte yemekten hoşlanıyorum,diyorum kimilerine. Alın kırıştırıp, burun kıvırıyorlar. Deneseydiniz de bari öyle yapsaydınız mimiğinizi.

-Nerde böyle insan var; o insan hep aynı renk tonunda giyinir,hep aynı yoldan üstelikten aynı taraftan yürür. Gelemez değişikliğe. Alamaz o riski. E tadamaz da farklı lezzetleri. "İşte o! Hey sen!" demek isterdim ama yalnız da değil ki."Hey siz! Ayran+çikolatalı gofret bence lezzetli tamam mı!" Bi deneyin,beğenmezseniz amenna. Hadi gidip hep sağ tarafından yürüyün yolun!

~Bari bi deneseydiniz..

Lanet.

Sen yanımdayken kara kurbağası oluyorum.
Çirkin.

Derimden soluyorum
Daha çok senden çekiyorum içime.
Yapış yapış sen oluyorum.

Masallardaki gibi öpsen beni
Belki..

Ah ben!
Ellerinden de kayıp gidiyorum.
Kaygan.
Çirkin.

Sen yanımdayken kara kurbağası oluyorum.

Gittiğinde de çok özlüyorum.

26 Ocak 2011 Çarşamba

rüya.

Rüyamda tam olarak şu sağdaki mekandaydım. Tıpkı o koca popolular gibi hoppidi zıppidi modundaydım. Yalnız ben yine kendi rengimdeydim. O da vardı. dans edip gülüştük bi yığın. Sürüsüne bereket eğlendik hem. Sonra hiç kış olmuyordu orda. Hep güneş vardı. Bahardı. Çok güzeldi.


25 Ocak 2011 Salı

gurur duyuyorum.


Sahafa girip "Küçük Prens" var mı diye sordum önce. Evet yanıtını alınca "hangi yayınevi?" dedim. Cem Yayınevi dışında her türlü yayınevini söyledi karşımdaki. Sonra,
"Ben de Küçük Prens'in Cemal Süreya çevirisi var Cem Yayınevi'nden." dedim,havamı attım ve Latife Tekin'in iki kitabını alıp çıktım.
Bazen bunu yapıyorum. Bilerek ve isteyerek. Bendeki çeviriyle gurur duyuyorum. Çünkü onu bulmak için kıçımı yırttım.

sucuklu yumurta.

Hayatımın en lezzetli sucuklu yumurtasını yedim bugün.
Yarım da ekmek yedim yanına.
Kıçım donuyordu
ve
saçlarım hafif ıslaktı.
Üstelik mont ve kot varken üzerimde hiç de rahat değildim.
Her şeye rağmen,
Oh! Mis!

 

Ben de.

Ağzına tükürdüm.
Toplum içinde taciz ettim.
Saçını çektim.
Sokak ortasında tekme attım.
Karnına yumruk attım.
Yüzüne defalarca kez tokat attım.
Kollarını çimdikledim.
Elini ısırdım.
Suratına da tükürdüm.
Yürürken suya düşsün diye ittirdim.
Çok kere kıçımı dönüp bastım gittim.
Aptal,dedim.
Salak,dedim.
Seni seviyorum,dedi.

~Ben de O'nu seviyorum. Ne yaptıysam sevgimden. Valla.

24 Ocak 2011 Pazartesi

merak #bir.

Ben hep "Yerebatan Sarnıcı"nı merak ettim.

keşke #iki.

Keşke "tabanvay" diye bir ulaştırma tipi olsa. Öyle bir teknoloji yani. Karayolu olmasa. İnsanlar şimdinin caddelerinde raylar üzerinde ilerleyebilseler. Tercihe göre oturarak ya da ayakta. Bacaklarımızı ray genişliğinde açıp arkamızdan biri ittiriyormuş gibi ilerlemek. Buna benzer bir şey. Hem eğlenceli olurdu hem de çevre dostu.

-Geçen gün durakta otururken "keşke" demiştim ve cümlemi devam ettirememiştim. İşte o buydu. Söyletmedin ya. Geldim yazdım. Bok!

keşke #bir.



Keşke,
O'nu
uzak olduğundan değil;
 karanlık olduğundan göremesem.

gel bahar geel geeel !!

vosvos.

Şimdi biz bunu aldık anca. Yani oyuncak falan.
Ama bi' gün gerçeğini alıcaz.
Yeşil olucak.


Şu da var.

Şu Da Var


Bir de var sen koynumda yatıyorsun
Güzelsin güzelliğin mutlak amenna
Kızlığın masanın üstünde
Kocana saklıyorsun

Oysa koca da ne benim kollarım var
Soy bir portakal yedir bana dilim dilim
Ben Uzunminareliyimdir doğma büyüme
Ne yapıp yapıp denizi görmek isterim

                       -Cemal Süreya

abla-kardeş.

Kardeş:Seninle nerde tanıştık abla? Bunu gerçekten merak ediyorum.

Abla: Ben ve sen ? Öyle değil mi ? Hemen cevap vereceğim.


Kardeş: Evet öyle. gerçek bir soru bu. Biz nerde tanıştık lan?

Abla:Biz tam olarak şu şekilde tanıştık: O zamanlar senin ağzın,burnun yoktu. Elin,gözün,kafan bile yoktu. Düşün. Kalbin bile. Şato vardı ya Antalya'da. Dedemden miras. Ananemin ve Rasim Dayımın oturduğu gecekondu. Tam olarak onun tahta kapısının dışında. O zamanlar orda Mehmet Dayımlar oturuyordu. Annem bana doğru eğildi ve dedi ki:
-Kardeşin olsun ister misin ?
Evet,dedim tereddütsüz ve sırıttım. O zaman annem zaten hamileydi. Bunu geç fark ettim. İşte o zaman annem seni benimle tanıştırdı dolaylı yoldan. Karnına dokundum falan. Sonra ilk görüşmemiz yani buluşmamız hastanede oldu. Sonra bizim katta Rahime ananemlerin kapsının olduğu yerde merdivenin sonuna üç basamak kala birbirimize sarıldık. Yani ben sana sarıldım. Ananem de düşme diye tuttu hatta. Sonra evimizin kapısından içeri girdik. Ben seni hep kucakladım. Baya bi yıl. Öyle.


Kardeş:Anaaa. Abla tanıştığıma memnun oldum. ehehehe.


Abla:Ben de memnunum şu an. Sıkıntı yok.

19 Ocak 2011 Çarşamba

Üç beyazdan bir de zihni siyahtan uzak dur!

Zihni siyahlar bir insan türüdür. İki farklı cinsiyeti vardır: kadın ve erkek. Diğer insan türlerinden fiziksel olarak bir eksiklikleri ya da fazlalıkları yoktur. Farklılığın meydana geldiği yer beyindir. Çünkü düşünce subjektiftir.

Zihni siyahların en belirgin özelliği,insan ilişkilerinde kötü olmalarıdır. Kendi türlerinden olmayan insanlarla iletişim kuramazlar. Bu nedenle farklı insan tanıyamazlar ki zaten tanışamazlar da. Çünkü doğaları gereği (düşünce tarzı) önyargılı,şüpheci,sığ ve bağnazdırlar.

Zihni siyahların davranışlarının temeli genel itibariyle "tahrik olma" hissiyatına dayanır. Bu hissiyata dayalı davranışlar cinsiyete göre farklılık gösterir. Zihni siyah erkekler çok çabuk tahrik olurlar. Bu yüzden 'kadın' cinsiyetine sahip insanlarla iletişim kurmazlar. En basitinden, kadınlara selam vermek;onlarla tokalaşmak ve göz göze gelmek yahut herhangi bir kadın resmi görmek dahi onları tahrik eder. Yalnızca arasında kan bağı bulunan kadınlara karşı bu hissiyata kapılmazlar. Bu da doğaları gereğidir. Zihni siyah kadınlarda ise,bu hissiyat erkeklerden farklı bir davranışa sebep olur. Zihni siyah kadınlar doğaları gereği diğer türlerdeki kadınlardan daha düşüncelidirler (!). Kendilerini değil erkekleri düşünüp onları tahrik etmemek için belli kısıtlamalar altına girerler. Eğer böyle yapmazlarsa erkeklerin her an tahrik olma hissiyatına kapılacağından endişelenirler ve bundan her zaman şüphe ederler. Zihni siyah kadınlar şüphecidirler.

Zihni siyahlar tek eşlidir. Bu kavram diğer türlerdeki gibi "sadık olmak"la açıklanmaz. Onlar doğası gereği tek eşlidir. Yapılan araştırmalara göre zihni siyahlar 'mutluluğa' önem vermezler. Onların evliliklerinin amacı nesillerini devam ettirmektir.Evliliklerde yaşanan sosyal sorunlar,onların türlerinde eşten ayrılmak için geçerli bir sebep değildir. Eşlerinden ayrılamazlar. Bu her iki cinsiyet için geçerlidir.

Zihni siyahlar diğer türdeki insanları düşünce ve davranışlarına göre değil,onların tercihlerine göre değerlendirirler ve böylece onları tanıdıklarını zannederler. Bu,iletişim kuramamalarının sonucudur. Onlar diğer insanların iyi veya kötü olduğuna dair kendilerince bazı kıstaslar belirlemişlerdir. Bunlardan bazıları: müzik tercihleri,sevgi gösterilerinde bulunma şekilleri, giyim tarzı ve alkol kullanma durumudur. Kendi tercihlerine uyan insan türleri onlar için "iyi insan"dır.

Zihni siyahlar inançlarından ötürü zihni yeşillerle karıştırılmakta ve zihni yeşillerin diğer insanlar tarafından yanlış anlaşılmasına sebep olmaktadırlar.

Sonuç olarak zihni siyahlar, insan ilişkilerinde kötüdür. Onlarla yakınlık kurmak isteyen insanları ciddi zorluklar beklemektedir. İnsanlığın genel itibariyle yapısına uymayan davranışlara sahip bu türden uzak durulmalıdır. Onlar duygusal olanları üzer,olmayanları kızdırır.

18 Ocak 2011 Salı

sipariş.

-Sipariş vermek istiyoruz.
~nereye ?
-umuttepe'ye.
~belli bi ücret sınırı var yalnız. 15-20 tl kadar.
-tamam olsun. doldururuz o kadar miktarı.
~peki.
-üç çiğköfte,üç ayran,bi şalgam,bi de iki buçuk litrelik kola olsun. kaç tl oldu ? doldu mu ?
~hayır 12.75 tl de kaldı.

şeklindeki dialogun sonunun

-bi çiğköfte de kendinize alın parası neyse vericez. tamamlayın üstünü. afiyet olsun. bekliyoruz!

böyle olmasını çok isterdim. Ama olmadı. Hayatta her şey istediğimiz gibi olmuyor mesajını vermeye çalıştım. Olduğu kadar artık.

sevgi sözcüğü.

-Canım Seren'im.

muhallebiciye gidelim.

demek istemiştim.
-muhallecibi,dedim ve çok güldüm.
O yanımdayken düzgün konuşamıyor ve çok gülüyorum.
Sevgiden yani.

dedi.

Devletin sendikalara müdahalesi üç şekildedir. bıdı da bıdı. dedim.
"devlet gönüllü olmayanı zorlar."

gibi.

Kocaeli ne biçim bir şehir adıdır ya! Kocanın eli gibi.Sanki eskiden ülkedeki bütün kızlar Kocaeli'de yaşayan erkeklerle evlenip buraya gelin gelmişler gibi. Kızların ailesi için burası,kocanın eliy,yeri,yurdu adını almış da ordan buraya şehrin adı öyle kalmış gibi. Antalya'da doğdum ve büyüdüm. Eğitim için Kocaeli'de yaşamaktayım. Evli değilim. Aldığım eğitim de ev işlerine yönelik değil.

Kendimi toplumda bir tabu yıkmış gibi hissediyorum.

13 Ocak 2011 Perşembe

it's so fluffy.

>sinemada bu sahnelere en uzun ve sesli ben güldüm.<

canım sıkılıyor.

Canım çok sıkılıyor.
Bana kim ne sorsun ki lan ne gerek var öf saçma, demiştim. Hala aynısını diyorum.
Kendi kendime soru sorucam. Kendimle tartışıcam falan. Böyle daha eğlenceli. İç hesaplaşma gibi. Neden insanlar bu hizmeti bu amaçla kullanmazlar ki. peh.
Ama yayınlıycam da. Arada belki birileri çıkar halimi hatrımı sorar. Mutlu olurum falan.

http://www.formspring.me/onyedinisan

türkiye haritası oyunu.

Benim canım bazen aniden Türkiye Haritası Oyunu oynamak istiyor. Çok severim. Özlüyorum bazen. Gezip gördüğüm yerleri hatırlıyorum. Mutlu oluyorum. Dünya haritası oyununu da böyle gezip gördüm aman ne güzel oh mis diyerekten oynamak istiyorum. bi gün yani. umarım falan. nasip.

>Türkiye Haritası Oyunu<

9 Ocak 2011 Pazar

gökkuşağı.

Gökkuşağı, güneş ışınlarının yağmur damlalarında veya sis bulutlarında yansıması ve kırılmasıyla meydana gelen ve ışık tayfı renklerinin bir yay şeklinde göründüğü meteorolojik bir olaydır.


-Zaten mutlu bir gün. Bir de gökkuşağı gördüm odamın penceresinden karşıki dağlarda. oh. mis. kebap.

kan tahlili.

Kolundan kan almak yerine gözünden alıyorlardı. Tıp gelişmişti. Bu gelişmişlikti. Göz kapağına minik bir çizik atıp enjektörle kanı çekiyorlardı. Daha az acı hissedildiği için bu uygulanıyordu. Hiç korkmadığım kadar korkup 'kol'umdan kan almaları için yalvardım. Doktorlar,yeni yöntem emin olun daha acısız.Üstelik eskisi için hazırlanmamız uzun sürecek hanımefendi,diyerek beni ikna etmeye çalışıyorlardı. İkna olmamıştım. Kan tahlili yaptırmam ve sonuçları hemen istenilen yerlere göndermem gerekiyordu. İkna olmadığım halde yeni yöntemi kabul ettim. Etmek zorunda kaldım yani. Haddinden fazla rahat bir koltuğa oturtuldum. "Derin nefes al ve gözlerini kapat. Haber verene kadar açma." dedi doktor. Tamam,dedim. Gözlerimi kapattım. Göz kapağıma hafif bir çizik attı. Göz bu. Kapalı durur mu. Kocaman açtım ve uyandım.

-Tıp bazen beni korkutuyor. Adam gibi gelişsin gelişiyorsa. Korkutmadan.

ev'den.

"...
ama yine de ancak denizli şehirlerde kendi başına kalır insan.Çünkü yüzünü denize dönebilirsin. Böylece sırtını çevirirsin kalabalığa.Denizsiz şehirlerde ise nereye dönsen insan,nereye dönsen.
O yüzden işte, iyi geçinmelidir birbirleriyle, denizsiz şehirlerde kişiler. Denizli şehirlerdeyse, insan yüzlerine çarpmadan da yaşayabilir isteyenler.
İn,in denize. Yüzünü denize dönersen çünkü, sırtını dönersin arsız kalabalığın kişilerine. Ancak denizli bir şehirde kalabilirsin kendi başına. Denizli başına.
..."
                                               Ece Temelkuran_Kıyı Kitabı

5 Ocak 2011 Çarşamba

oyh.

Tam şu an finallere değil ÖSS'ye çalışmak istiyorum. Yaprak testler,soru bankaları.. Çok istiyorum. oyh!
Bekliyorum. "geçecek"

3 Ocak 2011 Pazartesi

keyifli gün.

Çok değil bundan yaklaşık olarak iki buçuk saat önceydi. Benim fena halde şefkate ihtiyacım vardı ve şefkat gösterecek kimsem yoktu. İşte tam o anda en sevdiğim yemeklerden olan biber dolmasını yiyordum. Anneme dayanamayıp mesaj attım.
-Gonca biber dolması sevdiğimi biliyor. Evinden geldi bugün. Annesine benim için biber dolması yaptırmış. Çok düşünceli. Mutlu oldum. Ama dolma lezzetli gelmedi bana. Senin yaptığın gibi olmamış anne. Seni özledim. Biber dolması yüzünden hep.. 
diye yazmıştım.
Sonra işte tam bu sırada kapı açılmıştı.Çıkan keyfimdi.
Kapıdan çıktı. Asansörün düğmesine bastı. 5.Kattayız ve asansörün gelmesi için bi süre beklemek gerekiyor.Sonradan olayın farkına varıp kapıyı açtım.Peşinden koştum.Asansör gelmişti.Keyfim asansöre bindi ve üzerinde sıfırı yazılı olan düğmeye bastı. Bildiğin çıkıp gidecekti.Asansörün kapısı kapanırken kolumu uzattım.Kapı açıldı.Keyfimin kolundan tutup odaya doğru sürükledim.Odaya girdik Kapıyı kapattım ve onu kapıya yasladım.Kollarımı başının iki yanına koydum ve dedim ki:
-bana bak koçum. ben sana ne yanlış yaptım? hayır yani söyle de bilelim.
Gözlerime baktı.. Ağlayacak gibiydi.Sonra sert davrandığımın farkına vardım.Kollarımı indirdim ve usulca öptüm onu. Barıştık. Geldi koynuma girdi geri.