30 Ekim 2010 Cumartesi

Karşıki dağlar.

Karşıdaki dağda ahtapota benzeyen bi' kayalık var. Çook önceden burası denizmiş.
O derece ahtapota benziyor kayalık yani.

>ahtapot bahçesine buyuralım<

29 Ekim 2010 Cuma

28 Ekim 2010 Perşembe

İnsanlar. #iki

Bütün gece boyunca rüzgara ninni söyledim. Yine de dinmedi fırtına.
Çok canı yanmıştı belli. Önüne gelen her yere hızla savurmuştu kendini düşünmeden. Şimdi ise bu deli gibi esen rüzgarın şefkate ihtiyacı vardı. Kimse anlamadı. Herkes en derin yerlere sığındı ve kaçtı rüzgardan.
Zaten şefkat sahibi insanlar azıcık kalmıştı dünyada. Bu azınlık da uyuyordu geceleri. Geceler onlara göre değildi. Bu yüzden gece olurdu kötü şeyler.
Sonra;sonra,düşüncelerime nokta koyup pencereyi açtım. Rüzgara sarıldım. Ardımdan gece sessizleşti ve usulca dindi fırtına.
Dünya,bir şefkatli insanı daha kaybetti böylece.

25 Ekim 2010 Pazartesi

onyedinisan.


-Lee Jun Ki.
~Bu dünya harikası da on yedi nisanda doğmuş. Bence bu,benim olması için yeterli bi sebep. Yani,çok isterim. gerçekten.

24 Ekim 2010 Pazar

İnsanlar.#bir

Bugün gökyüzü daha fazla gösteremedi yüzünü yine. Beyaz bulutlar,mücadele etmelerine rağmen gri bulutlara yenildiler,ve yine gökyüzünü gri bulutlar kapladı. Yeryüzündeki kimse bu durumu farketmedi bile. İnsanlar, Zeus'a inanmayı bıraktığından beri, gökyüzünde olanları umursamıyorlar;gökteki duyguyu hiç sorgulamıyorlar. Hep kendi ruhlarıyla ve duygularıyla ilgileniyorlar..
Evet,Tanrılar bencildi belki;ama şimdi insanlar daha benciller ve kendilerince tanrılar.

22 Ekim 2010 Cuma

Küresel ısınmayla ilgili bir tespit de benden.

"bu aralar bayagı sıcak oluyo ama ya kuresel ısınma" 
Nü : "insanlar birbirlerine bu kadar yakınlaşırlarsa olacağı bu.. ahlaki değerler sıfıra indi. herkes önüne gelenle düşüp kalkar oldu. e doğal olarak ortam sıcak oldu. very hot yeaani. e bi bizde değil bu tüm dünyada böyle. o yüzden wtf?! küresel ısınma ! 
ivit güzel açıkladım."

"harikaydı ama saçmaydı da"
          Nü: "heyır değildi. bu ufacık paragrafta süpersonik bi taşlama ve ahlaki değerlere duyduğum saygı yatıyor."
"insanların birbiriyle yatmalarıyla kuresel ısınma ne alaka "
            Nü: "şimdi we believe in Allah ! e biz yattık.siz yattınız.onlar yattılar. hot bi ortam oldu yeaani. e doğal olarak ahlaki değerler sıfıra indi. inandığımz adama ters böyle şeyler bilirsin. hemen naptı ?! al dedi çocuklarını git dedi !  dünyayı alıştığımızdan farklı olayları olan değişik bi ortama çevirdi. sırf ortamdaki hotlık geçsin diye."

Bok karı.

İstanbul'a benzer bir şehirde yurtta kalıyorum. O gün sıkılıp dışarı çıkıyorum. Karşıma sağlık merkezine benzer bi mekan çıkıyor. Merak edip içeri giriyorum. İçeride simülasyon cihazları var. Denemek istediğimi söylüyorum. Can sıkıntısını geçirebilir. Dalgıç kostümüne benzer bir kıyafet giydiriyorlar. Koşu bandına benzer bir mekanizmaya çıkıyorum. Bu simülasyon cihazı. Ve başlıyor.. Gördüğüm bir poligon. Poligondayım. Karşıma hayatım boyunca kızdığım ya da hoşlanmadığım ve benim gibi dalgıç kostümüne benzer giyinmiş insanlar çıkıyor. Elimde silah. İçgüdüsel olarak ateş etmem gerektiğini hissediyorum. Önüme çıkan her insanı vuruyorum. Hayatıma giren ve beni kızdıran herkesi! Ve bitiyor. Bir sonraki cihazı kullanmak için koşu bandımsı mekanizmadan iniyorum. Bu seferki yakın dövüşmem için tasarlanmış. Sevmediğim insanlar yine benim gibi giyinmiş karşımdalar. Bi tanesi bana vuruyor. İşte sinirimin patlak verdiği an. Yıllardır dövüş sanatlarıyla ilgileniyormuşçasına başarılı ve estetik darbeler indiriyorum karşımdakine. Ta ki o hareketsiz kalana kadar. Sonunda yine insanlar tükeniyor. Cihazdan ayrılıyorum. Şİddet uygulamanın verdiği hazla gülümsüyorum. Buna engel olamıyorum. Çok mutluyum. Tıpkı piyangoda büyük ikramiyeyi tutturmuş gibi. Ani ve yoğun bi mutluluk.

Sonra merkezdeki dört kadın,yanıma gelip üzerimdeki kostümü çıkarmaya başlıyorlar. Kendim yapabileceğimi söylüyorum. Soyunuyorum. Koşarak gelen iki kadında sıradan kıyafetlerim var. Giyiniyorum ve bir yandan da süper mutlu bir gün geçirmişim gibi hissettiklerimi bu insanlarla paylaşıyorum. Arkamı döndüğümde önümde iki sandalye görüyorum. Biri boş,diğerinin üstündeyse bir şırınga ve içi,bilmediğim bi sıvıyla dolu tüp var. Gördüklerim aniden bulanıklaşmaya başlıyor. Hafifçe sandalyeye oturtuluyorum. Şırınga ve tüp sağımdaki sandalyede. Bunların ne işe yaradığını soramadan ağzımdan yarı uyuşuk yarı mest olmuş ses tonumla "sağ kol mu sol kol mu?" diyor ve sırıtıyorum. Sağımda olduğunu bildiğimden sağ kolumu uzatıyorum. Artık iğneye hazırım.

Etraf hala bulanık. Arkamdan bir el başımı sola yatırıyor. Karşı koyamıyorum. İğneyi sağ yirmilik dişimin hizasında boğazıma saplıyor. Hiç acı hissetmiyorum. Hissettiğim tek şey,iğnenin boğazımda açmak istediği delik için uyguladığı darbeler. Sertçe itmeler,dairesel biçimde hareket ettirmeler.. Sonra tüpteki sıvı enjekte ediliyor. Boğazımdan aşağıya doğru süzülen sıvıyı hissedebiliyorum. Her şey kusursuz. Etraf aynı.. Bulanık. Hafifçe iğneyi çıkarıyor arkamdaki. Boğazımda açılan minik havalandırmadan nefesimi hissedebiliyorum. Çok serin. Arkamdaki el bir kutu çıkarıyor. Kutu,minik kahverengi yuvarlak cisimlerle dolu. Bir tanesini alıp iğnenin deliğine sıkıştırıyor. Eliyle başımı yine sola yatırıp iğneyi açtığı deliğe sokuyor. Minik kahverengi cisim boğazıma yapışıyor. Bir böcek gibi boğazımda tutunduğunu hissedebiliyorum. Artık iğneye veda etme zamanı. Görüntü netleşiyor. Delikse yok olmuş gibi hissediyorum. Kafamı çevirip arkamda kimin olduğuna bakıyorum. Onu tanıyorum..
Yurt müdürü Sevinç Hanım..
Uyanıyorum.

-O kadından hoşlanmıyordum başından beri zaten. Al işte. Bok karı.

20 Ekim 2010 Çarşamba

sağlıklı yaşamın sırrı.

Kitap okumak beyni geliştirir;şarkı ezberlemek kalp ritmini düzenler;özlü söz kullanmak vücut ısısını dengeler;ve çok gezen kansere yakalanır.İşte bu yüzden "okumak" insan sağlığı için en gerekli şeydir. Tabi, 'insan olmayan' canlılarda okuyabilir. Onların sağlığına ne gibi bi etkide bulunduklarını bilemem ama tahminen felç etkisi yaratacaktır. Bütün beyin fonksiyonları durup adam gibi enine boyuna düşünecektir. Yani,bence.

18 Ekim 2010 Pazartesi

o'ndan sonra.

Oku,dedi.Okumalısın.
Senden sonra;tamam, dedim.

Bir peygambermişçesine yüceltti zihnim onu ve cümlelerini. Sonra hiç konuşmadık. Öylece yürüdük.Uzaklaştıkça uzaklaştık yolda birbirimizden. Oysa uzak olmak istemiyordum. Ve kısa bir süre sonra çoktan ayrılmıştık. Şimdi ondan uzakta kitapların arasında bi kalabalıkta yaşıyorum ve hep okuyorum.

-Benden sonra,oku.Okumalısın.

16 Ekim 2010 Cumartesi

Hayal,kırar.

>burdan başlar<

İnsanların, bembeyaz bir sabaha uyandığı günlerde uçtuğuna inanır mıydınız? Hayır,kar değil. Bembeyaz bir bulutun tüm dünyayı kapladığı günlerde yalnızca. Görünen her yerin pamuk gibi olduğu günlerde işte.

O,buna inanmıştı. En büyük hayaliydi uçmak,bembeyaz bulutlar arasında. Ve bir sabah beyazlığa uyandı. İnanamadı gözlerine. Pencereyi açtı ve eliyle beyazlığı yokladı. Gözleri haklıydı. Odasına bile doluvermişti yavaştan,bu beyazlık. Hemen en beyaz kıyafetlerini giydi. Sonra,yere eğilip hamsterını aldı kafesinden ve minik fileli bi' keseye koyup boynuna bağladı. Hamsterını pek severdi. Onu bugünden mahrum edemezdi tabiki.Tek düşündüğü, yere bu denli bağlı kalmanın son derece can sıkıcı olduğuydu. Pencereye yaklaştı.Ölesiye heyecanlıydı. Usulca tırmandı pencereye. Hafifçe öne eğilip kollarını açtı ve bedenine izin verdi. Hızlıca aşağıya uçuyordu.Aşağıya uçuyordu. Aşağıya...düşüyordu. Mutluluktan uyuşmuştu ruhu. Ve ölüm tuttu onu.

Sonra;sonra,sis dağılınca iyice,ondan geriye yalnızca hayal kırıklığının gözle görülen hali kalmıştı.

15 Ekim 2010 Cuma

Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde.

Şimdi bi masal anlatıcam.


- Bak bir varmış bir yokmuş eski günlerde. Tatlı bir kız yaşarmış, Boğaziçi'nde. İşte bir sabah erken, masal böyle başlamış. Delikanlı genç kıza, iskelede rastlamış. Bakışmışlar göz göze, gören kimse olmamış. Fakat denizde dalga, oynamaya başlamış.
Delikanlı yaklaşmış, ne kadar güzelsiniz. Güzel kız uzaklaşmış, fakat siz de kimsiniz. Ben bir erkek meleğim, bırak yanına geleyim. Ellerimi sürmeden, gözlerimle seveyim. Olamaz hayır hayır, annem çok kızar buna. Beni kenara ayır, git takıl şuna, buna. Şayet istersen beni, bize yolla anneni. Söz veriyorum sana, olacağım gelini. Oğlan buna inanmış, bir ok gibi yaylanmış. Evin yolunu tutup annesine yalvarmış. Koş git al kızı bana delireceğim ana. Yoksa oğlun ölecek siyah gözler uğruna. anne atlamış gitmiş içi titreyerekten. Güzel kızcağız açmış kapıyı gülerekten. Demiş hanım geç kaldın bak artık evlendim ben. Bekledim de gelmedin, yaya kaldın bu işten.



>eski günler eşliğinde<

japon şiiri.

ame,kiri,yuki.
watashi wa koi ni ochita.
watashi to issho ni go tazai kudasai.

_______

sis,yağmur ve kar.
aşık oldum.
lütfen benimle kal.

_______

Haiku yazdım kendimce.
Bu da gerçek Haiku:

"kimonosu ipekten şemsiyeli azumi
 ipekböceğinden
 kokardı..."

-Arzuhimi Hanzo.

sıkılmak fiilini çekimledim.

Kötü yola düşmüş üzüme ne denir?
-Şarap.
Limon ne zaman sıkılır?
-Benim gibi yalnız kaldığı zaman. hedele hödöle. of.

10 Ekim 2010 Pazar

Japon.

>Mizuki Nana_Hime Murasaki<

Bu ırka olan sevgim çok derinden.Keşke onlarla yaşayabilsem.Sevseler beni falan.Öyle duygusal ihtiyaçlarım var.

6 Ekim 2010 Çarşamba

noktalı virgül.

"Elinden geleni yaptıktan sonra,
Sıra ayaklarından geleni yapmakta;
Gitmek gibi mesela." 

-Sunay Akın.

Solcu erkeklerin genelinin sağcı erkeklerden yakışıklı/çekici falan fişman olmasının bi sebebi olmalı. Kesin vardır yani. Bilen biri bana söylemeli acilen.
Ben depremi tahmin etmiştim. Bi gece önceden çok köpek uludu. Dağ başında olmamın bu tespitle bi alakası yoktur. Keşke gidip karınca yuvalarına da baksaydım. Garantilerdim tespitimi. Bi dahaki sefere artık. Nasılsa benim yüzümden kimse ölmedi bu kez.

3 Ekim 2010 Pazar

bendim.

halkarasında 'sapık' diye tabir ettiğimiz şu gizli numaradan arayan tiplerdenim şu sıralar. ama sapıklık sayılmaz benimki. insanların tekdüze giden hayatına renk katıyorum..gerçekten.
mezdekeyi çocukken çok severdim. arayamadıklarıma gelsin o zaman hemen şimdi;
>Mezdeke_Ya El Yelil<

-özümde çok iyi bi insanımdır.

damga.

sen uzattığın elini tutmayan ele mi dargınsın yoksa tutmayacak bir ele uzattığın için kendine mi kızgınsın? diyor ve güne damgamı vuruyorum. -mai geol,izlediğim en 'cici' diziydi. arada hatırlasam iyi olur. eğlenirim falan belki.

-çekik gözlü zenci hayal etmek gibi.

deprem.

Ben hep depremde öleceğimi düşündüm.ya da hayal gibi bişi.baya baya böyle kurdum kafamda yani. Bugüne kadar hiç deprem yaşamamıştım.Ve sonunda.. 5sn kadar bardaktaki su gibi hissettim kendimi. İyi ki deprem bi yerde olduğunda tüm dünya falan etkilenmiyor şimdilik. Değilse kardeşimi nasıl kurtarmaya çalışırım. Evimden yeterince uzaktayım.

-Sanki hayallerimi gerçekleştirmeye gelmişim ünlü deprem bölgesine.

1 Ekim 2010 Cuma

Yavuz Çetin'i de O'nu da çok severim.

Havada geçirmekte olduğum bi' günde rastladım ona. Öylece birbirimize yaklaştık.
Önce o;
~İstanbul'a ait olmalısın,dedi.
-Kimse bil(e)mez.evet,dedim. Ya sen ?
~Oyuncak Dünya'danım.

Uzun uzun kendi dünyasından ve buralarda beni aradığından bahsetti.
sonra ekledi,
~Köleyim.Orda yaşamak istemem.Ne olur kurtar beni!

Ne yapacağımı bilemedim-zaten hiç bilmezdim- ondan uzaklaşmak istedim.

-Gecenin rengi kapladı burayı.Gitmeliyim.
~Bodrum gecesi yüzünden.dedi.
ve tekrarladı:
~Kurtar beni.

Dünyamı iyi biliyor,dedim içimden.Dışımsa sessizdi.
ve yine önce o;
~Bilmem neden inat ettin..Çok istiyorum..Sadece senin olmak..O zaman her şey biter ve hiç düşünmezsin her şeyi. Lütfen hisset beni. Anca böyle kurtulurum. Senin İstanbul'a olduğun gibi ben de sana ait olurum.

Öylece kaldım.Gitsem ağlardım.Oysa ağlamayı sevmem ben.
sonra bu kez önce ben;
-Benimle uçmak ister misin? dedim.

ve dediği gibi oldu.Her şey bitti.Hiç düşünmedim.Bu bizim öykümüz.
bu da onun şarkısı;
>o'nun şarkısı<
aslında biz'im.

sıcak kış günü.

-aşık oldum ben.
~hoşgeldin.kime?
-sana.
~gel,otur şöyle.soluklan.sana sıcak bi' kalp getireyim..

sıcak kalpler,sıcak gülüşler,sıcak eller,sıcak bakışlar,sıcak kahveler,sıcak odalar..sonunda kış gününü ısıtmışlardı birlikte.ve o gece herkes terledi..

green bi day.

bugün çok green bi day. biri uyuyanları uyandırsın. çünkü september ends.
ve eylül de bitti.yeniden.
yaz'ı şimdiden özledim..kış hiç gelmese keşke,diyorum bazen.ama gelmezse nasıl sevebilirim ki onu..

-gitmezsem nasıl sevdiririm ki kendimi..


>eylülden önce,eylül sonrası için.<